21 Haziran 2012 Perşembe

istanbuldayım.iyiyim.




İstanbuldayım. Ağız tadıyla kederlenemiyorum bile. Sıcaklar yakıyor, rüzgar dağıtıyor. Bir ayarsızlık almış başını gidiyor. Pencereleri açıp cereyanda kalıyorum, hasta falan olmuyorum. Deli gibi tütün sarıyorum, yok anacım, sesim Kadıköy’deki konservatuar binasından taşan operacı arkadaşlarımızın sesinden berrak. Şimdi “Kötü mü olaydı her bir şey, cins misin bacım?” denebilir, ki yanlış bir soru da olmaz ama garip işte. Garip. Bünyem kaldırmıyor. Benim bildiğim aksiliği aksilik izler ama hayırdır inşallah deyip devam ediyorum. Bakalım çıkar kokusu yakında.

                                     
İstanbuldayım, bir de üstelik evdeyim. Gece bizim buradaki camilerin hocaları eve dağılırken, ben de yatağa gidiyorum. Annemlerin yatağı. Geniş geniş yatayım dedim, yatak çökmüş iki yandan, ortası da yüksekte. O yükseklikten düşüyorum uyurken! Vay anasını arkadaş ya. Neyse efendim, öğlen kalkıp çay içiyorum, TV zaplıyorum, internette geziniyorum, kitap okuyorum. E koca gün, insan sıkılıyor, hiç dışarı çıkasım olmuyor bazen. Mesela geçen gün dans ettim. Allahtan evde uzun sopalı bir süpürge yokmuş, düşüncesi bile ürküttü bir an. Neyse. Dans ettik işte. Aynadaki ben ve üç boyutlu ben. Sonra yorulduk. Can bonomo gibi dans etmek hiç ama hiç kolay değilmiş, deneyin görün.


İstanbuldayım. Seneye öğrenci akbilimin ardından göz yaşı dökerken hayal ediyorum bazen kendimi. Ve bu beni çileden çıkartıyor. Olmadı belediyeye çıkcam, ayırmayın bizi diye yalvarıcam. Efkarlandım gene. Of ulen of goca götlü dünya. Bu arada bitmiş akbil sesi çok eğlenceli. İyiyim iyiyim. Evet. İyiyim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder