Kendi içine bakabilmek.. Kendini bütün tezatlarınla görmeye
çalışmak.. En azından bunu denemek.. Biliyorum, zor. Hatta çoğu zaman bunu
yapmamak, bundan kaçmak için oluyor asıl çabamız. Bazen durup kendine bakmak,
kendini düşünmek, içinde bir şeyleri sorgulamak öyle yoruyor ki, aman
düşünmeden buradan uzaklaşayım diyor insan. “insan böyle deliriyor işte.” diyenlere
inat, asıl düşünmedikçe delirdiğimizi, sıkıntılarımızın temel kaynağının “gerçekten
kendimizi düşünmediğimiz” oluşunu dile getiresim var.
Her şey öyle yorucu ki, hepimiz için. Hep kurtarılmaya
muhtacız. Bir şeylere mahkumuz. Aileye, sevgiliye, okula, işe, kocamıza,
karımıza, çocuğumuza. Asıl yorucu olan da, tüm bunlara mahkumiyetini göre göre,
kendine de katlanmak zorunda olduğunu bilmek. Yani her şeyin omzuna bir
sorumlulukmuşçasına bindirilmesi, bundan
kaçamaman ve daha da beteri, bununla savaşamaman.. Hani olur ya, “geriye dönüp bakmalar”… İşte
öyle, bazı şeyleri yaşarken değil de, baktığında görebilmek. Ne acı bir şey oysa,
yaşarken aslında neyin içinde olduğunu görememek. Evet, geriye dönüp bakmak da
iyidir; yanlışlar, acılar adam eder ama o an, tam o an, farkına varabilsek,
büyüsü kaçmadan yoluna sokabilsek bir şeyleri. İşte benimki de bir temenni.
Bizim Kaptan’ın bir sözü vardı..
“Zaten, kim gerçekten bakabilmiş ki, içine..”
belki de etrafımızıdaki ve bizi boğan milyonlarca uyarıcıdan,bizi biz ettiği iddia edilen hep üst iradeden,devletten, toplumdan,aileden ,kutsal arkadaşlıklardan,gürültüden,çalıp duran telefondan,telaştan,algıların tümünden ve bu dünyaya ait ne varsa hepsinden feragat edip sık aralıklarla hayal kurmak gerekir. Kaldı ki; Mark Twain'in dediği gibi"-Düşlerinizi kovmayın, çünkü onlar gidince belki siz kalırsınız ama artık yaşamıyorsunuz demektir.""
YanıtlaSilDüş demişken, şu sıralar bir kitap okuyorum. "Düşünüyorum, öyleyse varım" yerine, "Düşlüyorum, öyleyse varım" felsefesinden yola çıkılmış.. Düşünmenin acı verdiği zamanlar ve vermediği zamanlar da dahil, düşlemek en güzeli sanırım gerçekten de.. Bir düş bulmak lazım o vakit..
YanıtlaSilAlice,harikalar diyarının kapısından girer girmez,karşısında tavşan belirivermiş...Ürkek gözlerle etrafına bakmış...Hiç bilmediği biryer...Tavşana dönmüş, "-Burası neresi? Ben nereye gideceğim" demiş.Tavşanda ona onu önceden beridir tanıyan edasıyla "-Burası senin düşün,hernereye gitmek istersen orası olacaktır" der....
SilAsla yapamayacağımız şeyleri düşlerde yapabileceğimizi bilmek güzel, ama insanoğlu işte. Hep biraz daha fazlasını ister. Düşlerle yetinen kaç insan var ki? Oysa orada her şey bizim kalbimizden, beynimizden geçer, ama hep gerçek olduğunu iddia ettiğimiz dünyadan daha gerçektir bence. Okudun mu bilmem ama sana “Puslu Kıtalar Atlası”nı önermek geldi içimden.
YanıtlaSilteşekkür ederim önerin için.Esasen aklımda ama henüz okumadığım bir eser.hemen edineceğim.Hatta inanmayacaksın ama işim erken biterse bugün edineceğim.....
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilinanmak istedim ne yalan söyleyeyim, bazı kitaplar paylaşılmalı diye düşünüyorum ve bu da öyle bir kitap oldu benim için, umarım beğenirsin.
YanıtlaSilBugün alamadım... Ve birkaç gün içinde alamayacağım sanırım...ama içeriğine nette iyice baktım.. Elimdekini bitirir bitirmez başlıyorum ....
YanıtlaSilumarım sonradan arkamdan "nereden aklına uyduk da aldık" demezsin, ama düşlerden bahsederken bunu es geçmek olmazdı. tez zamanda okuyup keyif alman dileğiyle, fikrini paylaşırsın belki burada. de mi? yani neden olmasın???
YanıtlaSil